Abdullah Ceyhan
Aslında neden yaptığını sende bilmezsin. Kimine göre ekmek kavgası kimine göre "Sevda" ....
Örneğin hak ettiğinle aldığın hiç bir zaman bir olmaz. İki yakan bazen gelmez bir araya. Akşam şehrin (maddi anlamda) kalbur üstü insanları ile buluşup konuşursun. Ülke -Dünya meseleleri derken şehrin sorunlarına uzanırsın. Kavga biter eline alır kalemi defteri yazarsın. Aslında sen orada "Ekmek" kavgasını sürmekte sindir.
Ay sonu kira giderlerinden; uzakta seni bekleyenlere..Yazarsın uzak diyarlarda olsa da aklın, yazarsın. Cebinde para olmadığı halde nasıl desem ekonomi haberi yaparsın. Hastan vardır bekleyen ama sen şifalı haberler yapmaktasın. İster aşk de ister bilmem ne bela de ama sonunda ; yani demem o ki nihayetinde emek verdiğin iş yüzünden kendini unutursun. Kaybolursun. Bulunmak istersin ama yapamazsın. Yoğundur işin senin. Kaza, yangın sel, afet bir güzele sevdalı gibi ,sevdalı sındır bazen mesleğine.
Melasa deprem olduğu zaman depremin merkez üssüne gidersin. Çocuğunu aileni arkada bırakırsın. Hızla ilerleyen otomobilin içerisinde ararsın hayat arkadaşını , " Siz güvenli bir yere geçin. Ben habere gidiyorum geleceğim". Nereye gittiğini sen de bilmezsin.
Dayak küfür bunlar işin cabası. Ama bana göre en acısı ölümler görmek. Yiten hayatlara tanıklık etmek. Karda eğlenenleri çekerken eğlenir, yolda kalanlarla yolda kalırsın. Yangında küle döner kazalarda ölürsün. Ve gün döner sabaha. Şafak söker ; sen yeniden başlarsın hayata. Ölümle ecel terleri arasında koşturursun üstelik. Bilmezlikten değil bile bile yaşarsın bu hayatı. Sahada koşturan sen olsan da maçın kazanan hanesine başkalarının adı yazılır yutkunursun sadece. Ama ne olursan ol konuştuğun, yazıp çizdiğin habere konu olanların gözünde sen aslında mikrofon ve kameraları kullanabilen bir meslek erbabı sın aslında ...