
Haber: Mehmet KORKUSUZ
CHP Bolu Milletvekili Tanju Özcan, dün saat 14.15’te TBMM genel Kurulu’nda gündem dışı bir konuşma yaptı. Konuşmasından saatler öncesinden çok mesaj sistemiyle takipçilerine mesaj yoluyla ulaşan Milletvekili Özcan, “TBMM Genel Kurulu’nda sürpriz bir konuma yapacağım” bilgisini gönderdi.
Meclis’te oturumunda isminin Meclis Başkanlığı’ndan anons edilmesiyle birlikte kürsüye çıkan Özcan, “Her ne kadar kürsüye ben çıkmış olsam bile sizlere konuşmayı ben yapmayacağım” dedi ve “1323 günden beri Silivri’de tutsak olarak tutulan İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın gönderdiği konuşma metnini vekaleten sizlerle paylaşmak için bugün buradayım” diye konuştu.
“Başta Balbay ve Haberal gibi yıllardır tutsak olarak yüzlerce vatansevere buradan selam olsun” diyerek seslenen Özcan, Balbay’ın kendisine ulaştırdığı mektubu Meclis’teki vekillere ve kendisini televizyon ekranları başından takip eden yurttaşlara okudu. Özcan, konuşmasında, “Sosyal güvenlik ve çalışma hayatındaki sorunlar konusundaki görüşlerimi dile getirmek üzere Silivri’den söz almış bulunuyorum. İnsanın dört temel hakkı vardır. Bunlar; yasama, barınma, sağlık ve eğitim. İş kazalarındaki olumsuz tablo dikkate alındığında bu dört temel hakkın tümü çalışma yaşamı ve sosyal güvenlikle ilgilidir. Hükümet bu konudaki yasal düzenlemeleri sürekli, ‘Ben yaptım oldu’ mantığıyla Meclis’ten geçirmektedir. Ne yazık ki bu düzenlemelerin büyük çoğunluğu çalışanların aleyhine, sosyal haklarını kısıtlayıcı niteliktedir. Yakın geçmişteki hava yolu çalışanlarına grev yasağı getirilmesine ilişkin yasa değişikliği ilk akla gelen örneklerdendir” dedi.
“35 YILA HÜKÜMLÜ BORDROLU MAHKUMLAR!”
Özcan, konuşmalarını şöyle sürdürdü: “Hükümetin çalışma yaşamını yakından ilgilendiren toplu sözleşme ve işyeri örgütlenmesiyle ilgili son değişiklik hazırlığı yeni bir huzursuzluğa ve belirsizliğe neden olmuştur. Unutulmamalıdır ki, iş barışı iç barış kadar önemlidir. Gelinen noktada Çalışa ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın adını çatışma ve sosyal gerginlik bakanlığı olarak değiştirmek hiçte abartı olmayacaktır. Yeri geldiğinde insanı yaşat ki devlet yaşasın diyen siyasi iktidar konu işçilerin ve memurların hakkı olunca şunu uygulamaktadır; Çalışanı ez ki, sermayeyle ilişkilerin bozulmasın!
Hükümetin kamu çalışanları arasında uyguladığı ayrımcılıkta genel tutumun tipik bir örneğidir. Bu anlamda cezaevlerinde görev yapan infaz koruma memurlarının durumunu Meclis kürsüsünden dile getirmek istiyorum. Her şeyden önce sosyal devlet ilkesini benimsemiş ülkelerde örneğine rastlanmayan, çalışanlar arasında ciddi bir dengesizlik yaratan sözleşmeli personel uygulaması, infaz koruma memurları içinde ciddi bir sorundur. İnfaz koruma memurları uygulamada güvenlik personeli, bordro da ise, idari çalışan durumundadır. Bu nedenle de mesleki yıpranma payı verilmemektedir. Güvenlik sağlamayı gerektirmeyen mesleklere yıpranma payı veren hükümet infaz koruma memurlarını bu hakkın dışında tutmaktadır. Çalıştığı kurumdan içeri girerken cep telefonu dahil dışarıyla bağlantılı her şeyini kurum içinde bırakan, günde ortalama bin kapı açıp kapatan, her türlü insanla muhatap olan infaz koruma memurları kendilerini şöyle tanımlamaktadır: 35 yıla hükümlü bordrolu mahkumlar! Her gün defalarca radyasyon etkisi altında kalan infaz koruma memurları emeklilik sonrasında bu durumunda etkisiyle beklemedikleri hastalıklarla karşı karşıya kalmaktadır.”
“HÜKÜMET, ÇALIŞMA YAŞAMININ ÜZERİNE ÖNEMLE EĞİLMELİ”
Özcan, konuşmasının devamında ise, “Türkiye’de cezaevine giren bir kişinin cezaevinden çıktıktan sonra yeniden içeri girme oranı uygarlık düzeyinde yaşayan ülkelerin neredeyse tamamından daha yüksektir. Bunun bir nedeni de insanlar cezaevindeyken, onları topluma kazandırma çalışmalarının yetersizliğidir. Mesleki sorunları çözülmeyen infaz koruma memurlarının bu konuda işlev üstlenmesi kabul edersiniz ki, çok zordur. Kaldı ki bu konuda Adalet Bakanlığı’nın da ilgili bakanlıklarla koordinasyon kurarak, sistemli bir çalışma içinde olduğunu söylemek oldukça güçtür. Devletin işini severek yapmasını sağlayacağı her çalışan barış içinde bir çalışma yaşamı, tıkır tıkır işleyen bir devlet, zamanında tamamlanmış projeler, devletle barışık bir toplum olarak geri dönecektir. Hükümeti, çalışma yaşamına bu gözle bakmaya davet ediyorum” ifadelerine yer verdi.






























Fuat Bayramoğlu
LİDERİ YENMEK, GALİBİYETLERİN EN GÜZELİ
Fatma Marmara
CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI KUTLU OLSUN
Mehmet İşgörücü
YÜZÜNCÜ YILDA BOLU’DA TİYATRO
Ayşe KUDU
BİLİNÇALTIMIZIN TRAFİK HALİ
Duygu Güler
HOŞGELDİN ATAM
Hikmet Baydar
DÖVİZDE SON DURUM..
Tahir Semih Özçelik
VİZYON VE İNOVASYON
Rahmi Tamer Özçelik
PİŞMANLIK
Genc-i Nihan
GLOBALLEŞEN DÜNYADA NORMALLEŞEN TERİM ‘FAİZ’
Ekrem Çetinkaya
YATA YATA
Fevzi Saçlı
ÇÖPE ATILMA KORKUSU SARDI BENİ
Kemal Bilsel Sarısözen
MAKULU GÖREMEYEN DÜŞÜNCENİN,NE ÖNÜNDEN, NE DE ARKASINDAN GİDİLİR
Mehmet Korkusuz
KORKUSUZ YORUM
Fatma Kubilay
TÜRKMENLER’İ YALNIZ BIRAKMAYALIM….
M. Cengiz Poyraz
MİRAP MI, SAHNE Mİ? CÜBBE Mİ, KOSTÜM MÜ ?
Ebru Eyvazoğlu
AK PARTİ, CEMAAT VE BİZ
Dr.Ahsen SAÇLI
ENERJİDE TOPLUMSAL MALİYET
Murat Çelik
Bolu’nun şovmen vekilleri!