• resmi ilanlar

RABBİMİZİ TANIYALIM

11/08/2012 00:00

Bâsit

         

Ruhları bedenlere yerleştiren, genişleten, açan ve bolluk veren

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Eğer Allah, kullari için rızkı (sınırsız) geniş tutup-yaysaydı, gerçekten yeryüzünde azarlardı. Ancak O, dilediği miktar ile indirir. Çünkü O, kullarından haberi olandır, görendir." (Şura, 27)

  Dilediği kullarının rızkını genişleten veya ruhlarını cesetlere yayan anlamına gelir.

Allah, Kendisi'ne iman eden, kalpten itaat eden kişilere dünyada maddi ve manevi bolluk, genişlik verir. Onların önündeki zorlukları açar. İman edenler karşılaştıkları her türlü zorlukta, sıkıntıda ve hastalıkta yalnızca Allah'a sığınırlar ve O'nu vekil edinirler. Bunun bir karşılığı olarak Allah inkar edenlerin işlerini zorlaştırırken, müminlerin işlerini kolaylaştırır.

O istediği kulundan ihsan ettiği serveti evlad, hayat zevkini, gönül ferahlığını alıverir, istediği kuluna da yepyeni bir hayat, neşe ve rızık bolluğu verir. Rızık, fakir ve zengin herkese ulaştırılır. Allah, rızkın insanlar arasında eşit olmamasında derin ibretler bulunduğunu da beyan buyurmuştur. Bolluk ve genişliğin en büyüğü, Allah'ın kalplere merhametini yaymasıdır.       

 *  *  *

Hak'tan bize geldi ihsan

Müşkil işler oldu asan

Bu gecemiz ihtidadır

Ey mah-ı sultan merhaba

Hakk'ın bize ihsanısın

Hem ayların sultanısın

Sen bir saadet kanısın

Ey mah-ı sultan merhaba

Hakk'tan getirdin atalar

Afv olur cürm ü hatalar

Şad olur bay u gedalar

Ey mah-ı sultan merhaba

Lütfün bize verdi safa

Bu gecemizdir ihtida

Söyler lisanım merhaba

Ey mah-ı sultan merhaba

Mesrur ettin geldin beni

Pür-nür ettin can u teni

İman ehli sever seni

Ey mah-ı sultan merhaba

Amil ÇELEBİOĞLU

*  *  *

KUR’AN DİLİYLE DUA

Musa a.s.’ın duası:“Ben işimi Allah’a havale ediyorum. Şüphesiz

Allah, kullarını görür, gözetir.”

(Mu’min, 40/44)

 

PEYGAMBER  DİLİYLE DUA

“Allah’ım, ey insanların Rabbi! Sıkıntıyı gider,şifa ver. Şifayı veren ancak Sensin. Senin vereceğin şifadan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki hastalık nedir bırakmasın.” (Buhârî,“Tıb”,37;Ayrıca bk. Müslim, “Selam” 46; Ebû Davud, “Tıb”, 17 Tirmizî, “Deavât”,111)

*  *  *

BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?

Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı Bilgilendirme, www.diyanet.gov.tr

 [email protected]

* Zekât nedir?

-Sözlükte artma, çoğalma, temizlik, bereket, iyi hal ve övgü anlamlarına gelen zekât, dinî bir terim olarak, belirli bir malın bir kısmının Allâh rızası için muayyen kişilere verilmesi demektir.

Malî ibadetlerden biri olan zekât, İslâm'ın beş temel esasından olup, hicretin 2. yılında Medine’de farz kılınmıştır. Kur’an-ı Kerim’de “Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin...” (Bakara, 2/43, 110; Hac, 22/78; Nur, 24/56; Mücadele, 58/13; Müzzemmil, 73/20); “Onların mallarından, kendilerini temizleyeceğin, arıtıp yücelteceğin bir sadaka al ve onlar için dua et; çünkü senin duan onlara huzur verir. Allah işitendir, bilendir.” (Tevbe,9/103) buyrulmaktadır.

* Zekât kimlere farzdır?

-Bir kimsenin zekât vermekle mükellef olması için Müslüman, hür, akıllı, buluğ çağına erişmiş olması; borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı, yani kazanç sağlayıcı nitelikte nisap miktarı mala sahip olması gerekir.

* Nisap ne demektir? Miktarı ne kadardır?

-Nisap, zekât, sadaka-i fıtır ve kurban gibi ibadetler için konulan bir zenginlik ölçüsüdür. Nisap, asgarî zenginlik ölçüsü şeklinde de tanımlanabilir. Borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla olarak bu kadar mala sahip olan kişi dinen zengin sayılır. Böyle bir kişi, zekât veya sadaka alamayacağı gibi; sadaka-i fıtır vermek ve kurban kesmekle de yükümlü olur. Fazla olan bu malın artıcı olması ve üstünden bir yıl geçmesi

halinde zekâtının verilmesi gerekir.

Zenginliğin asgari sınırı olan "nisap" Hz. Peygamber tarafından belirlenmiştir. Bu asgarî sınırlar, o dönem İslâm toplumunun ortalama hayat standardını ve zenginlik ölçüsünü göstermektedir. Hadislerde belirlenen nisap miktarları şöyle sıralanabilir; 80,18 gr. altın veya bunun tutarında para veya ticaret malı; 40 koyun veya keçi, 30 sığır, 5 deve. Nisap miktarının belirlenmesinde kullanılan bu malların, o dönemin en

yaygın zenginlik aracı olduğu açıktır. Nisabın bu mallar üzerinden belirlenmesi, sosyal ve ekonomik şartların fazla değişmediği ileriki dönemlerde de aynen korunmuştur.

BİR AYET BİR NÜKTE

“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, iri gövdeli, haşin, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.”

Tahrim Sûresi,6

          Bu ayeti kerime nazil olduğunda Efendimiz yanında bulunan ashabına dönerek: "Hepiniz çobansınız ve hepiniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz. Yönetici bir çobandır. Erkek, aile halkının çobanıdır. Kadın, kocasının evi ve çocukları için çobandır. Hepiniz çobansınız ve hepiniz çobanlık yaptıklarınızdan sorumlusunuz." (Buharî, Nikah, 91) buyurdular. Akabinde ayetin devamındaki, " Onun başında, acımasız, çok güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emrolunduklarını yapan melekler vardır."  haberiyle, bu sorumluluklarını yerine getirmeyenleri ahirette şiddetli bir azabın beklediğini anlattılar. Her fırsatta olduğu gibi O'na olan sevgisinden dolayı yine Efendimiz (sas) 'in yanında bulunan peygamber aşığı genç bir sahabe, duyduğu ayetlerden sonra insan olarak sorumluluğun büyüklüğünü ve yerine getirmemenin hükmünü duyduğunda dehşete kapılır. Öylesine etkilenir ki hiçbir anını Allah Rasulünden ayrı geçirmeye tahammül edemezken, vakit namazlarına dahi katılamayacak derecede rahatsızlanır. Bir gün, iki gün derken üçüncü gün Rasulu Ekrem (s.a.s) Efendimiz genci sorarlar. Nerededir? diye. Efendimize açıklarlar durumu. Fahri Kainat Efendimiz (s.a.s) gencin rahatsızlığını öğrenince bizzat ziyaretine giderler. Kapıyı gencin babası açar. Günlerdir yataktan kalkamayacak takatsizlik içindeyken kapıda Rasulullah’ın selam sesini işiten genç kendini zorlayarak ayağa kalkar ve Efendimizin selamına mukabelede bulunur. Âlemlerin Efendisinin kolları arasındayken de ruhunu Rahmana teslim ediverir. Rasulullah Efendimiz bizzat kendileri ilgilenirler gencin cenaze, defin işleriyle. Ve akabinde mescidinde bu genci hayırla yâd ederken bizlere de göndermektedir o gül kokusunu. Buyurur ki Alemlerin Sultanı "Sizler nasıl yaşarsanız öyle öleceksiniz. Nasıl ölürseniz kıyamet gününde öyle haşrolacaksınız." Bu genç öylesine Allah aşkıyla, Rasulullah aşkıyla yaşıyor ve bu konuda öyle güzel örnek oluyordu ki ruhunu da Rasulullah'ın kollarında teslim etti ve yine mahşer gününde Sine-i Muhammed de açacak gözlerini.

        Bir insanın hayat tarzı onun şuuraltına doğrudan tesir eder. Bu sebeple insanın bütün hayatında, ölümü esnasında ve kabirde sorulara cevap verirken hep o şuur altının izleri tezahür eder.Müslüman olarak ölmek hakkımızdaki takdirin nasıl tecelli edeceğini bilmediğimizden dolayı belki elimizde değildir; ama Müslüman olarak ölme gayreti içinde olmak elimizdedir.Hayatını Salih ameller kuşağında geçiren bir insanın son nefesinde iman üzere bulunması kuvvetle muhtemeldir. O halde, imanın gereklerini o derece hayatımıza hayat kılmalıyız ki aksi bir düşünce ve hayat tarzı rüyalarımıza bile misafir olamamalı. Bizler her dem Rabbimize kavuşma arzusuyla yanıp tutuşalım ve hep bu vuslatın beklentisi içinde yaşayalım inşallah.

       Cenab- ı Hak cümlemize aile fertlerimizle birlikte muhabbetiyle, Rasulünün muhabbetiyle, ebedi hayat muhabbeti ile ve o ebedi hayata erdirecek olan salih amel muhabbetiyle  yaşayıp muhabbetimizle göçmeyi nasip eylesin.

       Hayırlı Ramazanlar…    

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: