• resmi ilanlar

RABBİMİZİ TANIYALIM

31/07/2012 00:00

Hâlık: “Eşyayı bir takdir ve ölçü ile yaratan; yoktan var eden.”

Bâri’: “Eşyayı muhtelif şekiller ve suretlerle birbirinden mümtaz surette yaratan.”

“Her varlığı, bir misali olmaksızın var eden.”

“O Allah ki, Hâlık’tır, Bâri’dir, Musavvir’dir. En güzel isimler O’nundur.” (Haşr, 59/24)

   Bütün varlık âlemi bu iki ismin tecellileriyle doludur. Bir vişne çekirdeğinde vişne ağacının, kiraz çekirdeğinde de kiraz ağacının planını yerleştirmek bir takdir işidir, bir ilim eseridir ve o çekirdeklerin böylece yaratılmış olmaları Hâlık ismini gösterir.

   Bu çekirdekler, ağaç haline geldiklerinde ve meyve verdiklerinde birbirlerinden daha net biçimde ayrılırlar. İşte bu ayrılık, bu farklılaşma, bu imtiyaz Bâri’ ismini ilan eder.

   Aynı türün fertleri arasında da bir imtiyaz söz konusudur. Bu hakikat insanlık âleminde bütün berraklığıyla okunur: Nutfelerde insanın bütün organlarının şekilleri, yerleri büyüklükleri ve sayıları genetik program halinde yazılıdır. Bununla birlikte, Allah, her insana da diğerinden bir farklılık, bir başkalık lütfetmiştir. Bu başkalıkla, insanlar birbirlerinden temyiz edilir, ayrılırlar.

   O halde, bir insan, yaratılışı ile Hâlık ismini, diğer insanlardan farklı olmasıyla da Bâri’ ismini gösterir.          

 

*  *  *

Ramazan

Bir ay var ki, on bir ayda bir gelir,

Bir gelir de,ben cahile pir gelir,

Sofralara yok içinde var gelir,

Sanırım gözlüyor yerler ve gökler,

Sofralara bolluk taşır melekler.

 

İftarı bereket,başlı başına,

Teravih kanattır gönül kuşuna,

Fitre sadakayı sanma boşuna,

O fitreyle nice yoksul bebekler,

Vereni,Allaha söyleyecekler.

 

Hangi tatlı uyku gece bölünür?

Çoluk çocuk sofralara gelinir,

Allah rızasıdır,emir bilinir,

Sahur sofrasını melekler bekler,

Patlayan top değil,toplu yürekler.

 

Bu ayın en büyük nimeti nedir?

Bin aydan hayırlı leyle-i kadir,

Sağlıklı olana oruç müjdedir,

O müjde ki kabul olur dilekler,

CÜCE af diliyor,Allahüekber.

Eyüp Cüce

*  *  *

KUR’AN DİLİYLE DUA

 Şuayb (a.s.) ‘ın duası: “Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında adaletle hükmet! Sen hükmedenlerin en hayırlısısın.” (A’raf, 7/89)

 

PEYGAMBER DİLİYLE DUA

“Allah’ım! Bedenime sağlık ver, gözüme sağlık ver, sağlığı benim varisim kıl (son nefesime kadar beni sağlıklı eyle). Halîm ve Kerîm olan Allahtan başka ilah yoktur. Ulu arşın sahibi Allahım! Noksan sıfatlardan tenzih ederim. Her türlü övgü âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur”(Tirmizî, “Deavât”, 66)

 

*  *  *

 

1 NÜKTE

BİRE  ON..........

Hazret-i Fâtıma   loğusadır ve  iştahsız olmuştu. Hazret-i Ali (r.a) hane-i saadetlerine teşrif ettiğinde Hanımının bu halini görür ve “Yâ Fâtıma ! Dünya tatlılarından gönlün ne istiyor?” diye sordu. Hazret-i Fâtıma “Yâ Ali nar istiyorum” buyurdu.

Hz. Ali (r.a) ın yanında da hiç para yoktu. Uzun uzun düşündü. Sonra kalkıp çarşıya gitti. Bir miktar borç para aldı ve onunla bir nar satın aldı. Eve giderken yol kenarına bırakılmış bir miskin ihtiyar hasta gördü. Hz. Ali (r.a) o ihtiyara yaklaşıp:

“Gönlün ne istiyor?” diye sual buyurdu.

O da “Yâ Ali beş gündür buradayım aç susuz. İnsanlar geçip giderler. Kimse bana iltifat sual etmez. Benim canım NAR istiyor.” dedi.

Hz. Ali (r.a) düşündü. “Eğer bu elimdeki narı ihtiyara verirsem Fâtıma Narsız kalacak Eğer buna vermezsem Cenâb’ı Hakk’ın: ‘Ve dilenciye gelince (onu) azarlama’ (Duha 93.10)

âyetini hatırladı ve narı ihtiyara verdi. İhtiyar  sevindi şifa buldu.

Hz. Ali (r.a) Hz. Fâtıma’dan haya ederek hane-i saadetine geldi. Hz. Fâtıma Hz. Ali (r.a) görünce onu ayakta karşıladı. Narın hadisesini öğrenince.“Ya Ali! Sen üzülme.

ALLAH-ü Teâlâ’nın izzet ve celaline yemin ederim ki, Sen o ihtiyara o Narı verdiğinde gönlümde, Nara karşı olan iştiha gitti.” dedi. Hz. Ali (ra) onun bu sözleri ile ferahladı.

O anda kapı çalındı “Kimsin?” diye sual buyurduklarında: “Aç kapıyı ben Selman-ı Farisiyim” diye ses geldi. Hz. Ali (r.a) kalkıp kapıyı açtı ve Selman (r.a) içeri girdi.

Elinde üzeri mendille örtülü bir tabak vardı. O tabağı Hz. Ali’(r.a) önüne koydu.

Hz. Ali (r.a):

—Bunu kim gönderdi? Dedi. Hz. Selman:

—Bunu ALLAH Teâlâ Hazretleri Resûllah’a (s.a.v) gönderdi.  O da size gönderdi buyurdu.

Hz. Ali(r.a) tabağın örtüsünü açtı. Baktı ki, tabakta dokuz tane Nar var. buyurdular ki:

Yâ Selman! Bu getirdiğin bana olsa on olurdu. Çünkü Hakk Teâlâ: “Kim bir iyilik ile gelirse onun için on misli vardır” (En’am 6, 160) buyuruyor. Bu ise ona uymuyor. Buyurdular.

Selman (r.a) tebessüm ederek, sakladığı bir Narı da çıkarıp tabağa koydu.

Ve: “Yâ Ali! ALLAH’cc yemin ederim ki bu Narlar on idi.  Fakat ben seni tecrübe için bir tanesini saklamıştım” buyurdu.

*  *  *

BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?

Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı Bilgilendirme, www.diyanet.gov.tr

 [email protected]

 

           *Her Gün Hap Kullanmak Zorunda Olan Hastaların Oruç Tutmaları Gerekir mi?

             -Hastalık, Ramazan'da oruç tutmamayı mubah kılan özürlerdendir. Bir kimsenin oruç tuttuğu takdirde hastalanacağı, hasta ise hastalığının artacağı tıbben veya tecrübe ile sabit olursa oruç tutmayabilir. İyi olunca da yalnız yediği günler sayısınca kaza etmesi gerekir. Ayet-i Kerimede "Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde oruç tutar" buyrulmuştur (Bakara, 2/184)).

Ömrü boyunca bu durumda hasta olan kişiler ise, her gün için bir fidye verirler. Yoksul ve muhtaç kişilerin fidye vermeleri de gerekmez. Zira dinimizde hiç kimse gücünün üstünde bir sorumlulukla yükümlü tutulmamıştır.

 

*Endoskopi, Kolonoskopi Yaptırmak, Makat Veya Ferçten Ultrason Çektirmek Orucu Bozar mı?

-Mideyi görüntülemek veya mideden parça almak için yaptırılan endoskopide, ağız yoluyla mideye tıbbî bir cihaz sarkıtılmakta ve işlem bittikten sonra çıkarılmaktadır. Kolonlardaki hastalığı teşhis etmek amacıyla, bağırsak içini görüntülemek veya parça almak için yapılan kolonoskopide, makattan bağırsaklara cihaz gönderilmekte ve işlem bittikten sonra çıkarılmaktadır. Kolonoskopide, hemen daima, endoskopide de genellikle, incelenecek alanın temizliğini sağlamak amacıyla cihaz içinden su verilmektedir.

Endoskopi veya kolonoskopi yaptırmak; makat veya ferçten ultrason çektirmek; yeme, içme anlamına gelmemekle birlikte, çoğunlukla cihaz içinden su verildiği için oruç bozulur. Ancak söz konusu işlemlerde cihazların kullanımı sırasında sindirim sistemine su, yağ ve benzeri gıda özelliği taşıyan bir madde girmemesi durumunda endoskopi, kolonoskopi yaptırmak, makat veya ferçten ultrason çektirmek orucu bozmaz.

 

*İdrar Kanalının Görüntülenmesi, Kanala İlaç Akıtılması Orucu Bozar mı?

-İdrar kanallarına giren cihazlar veya akıtılan ilaçlar orucu bozmaz.

 

*Anestezi Yaptırmak Orucu Bozar mı?

-Anestezi, nefes yolu veya iğne ile vücuda ilaç verilerek oluşturulmaktadır. Nefes yolu veya iğne ile yapılan anestezi, mideye ulaşmadığı gibi, yeme-içme anlamı da taşımamaktadır. Ancak bölgesel ve genel anestezide, acil durumlarda ilaç ve sıvı vermek amacıyla damar yolu açılarak, bu açıklık işlem süresince serum vermek suretiyle sağlanmaktadır. Bu itibarla, lokal anestezi, orucun sıhhatine engel değildir. Bölgesel ve genel anestezide serum verildiği için oruç bozulur.

 

*Kulak Damlası Kullanmak Ve Kulak Yıkattırmak Orucu Bozar mı?

-Kulak ile boğaz arasında da bir kanal bulunmaktadır. Ancak kulak zarı bu kanalı tıkadığından, su veya ilaç boğaza ulaşmaz. Bu nedenle kulağa damlatılan ilaç veya kulağın yıkattırılması orucu bozmaz. Kulak zarında delik bulunsa bile, kulağa damlatılan ilaç, kulak içerisinde emileceği için, ilaç ya hiç mideye ulaşmayacak ya da çok azı ulaşacaktır. Daha önce de belirtildiği gibi, bu miktar oruçta affedilmiştir. Ancak kulak zarının delik olması durumunda, kulak yıkattırılırken suyun mideye ulaşması mümkündür. Bu itibarla, orucu bozacak kadar suyun mideye ulaşması halinde oruç bozulur.

            * Kalp Hastalarının Dilaltı Hapı Kullanması Orucu Bozar mı?

 -          Bazı kalp rahatsızlıklarında dilaltına konulan ilaç, doğrudan ağız dokusu tarafından emilip kana karışarak kalp krizini önlemektedir. Söz konusu ilaç ağız içinde emilip yok olduğundan mideye bir şey ulaşmamaktadır. Bu itibarla, dilaltı kullanmak orucu bozmaz.

 

 

*  *  *

 

OSMANLI'DA RAMAZAN VE RAMAZAN SOFRASI

Kurban ve Ramazan gibi dinî bayramlarda mutfak daha bir canlanır, bayram öncesi börekler ve tatlılar özellikle baklavalar tepsi tepsi yapılarak mutfaktaki yerlerine konurdu. Bunun yanı sıra etli ve zeytinyağlı yemekler, şurup ve şerbetler yapılırdı. Daha sonraları bu tür yiyecek içecekler artık çarşıda özel dükkanlarda satılmaya başlanmıştır. Buna güzel bir örnek, Bursa Gazetesi'nin özel olarak ipek üzerine basılmış bir nüshasında görülmektedir. Bu gazetenin 4.sayfasında 1319 senesinde Ramazan ayı için (12 Aralık 1901-II Ocak 1902) 27 Şaban 1309 Pazartesi (9 Aralık 1901) günkü gazeteye verilen bir ilandır. Bu ilanda Bursa İncecik başında Bursa Hamidî Sanayi Mektebi fahri şekerci Hakkı Damak zevki olanlar için nefis reçel, şurup ve şerbetler yaptığını bildirmekte, reçel, şurup ve şerbetlerin isimlerini vermektedir. Bu ilanda adı verilenler aşağıya aynen alınmıştır:

Reçellerin envâ'ı. Zencefil, ancelika, armut, koyuverme (?) portakal, frenk üzümü, frenk elması, mürdüm eriği, üryani eriği, mandalina içi, portakal, ağaçkavunu lokması, rende ayva, vişne, incir, ceviz, kızılcık, dut, mandalina, ünnap, kızmemesi, yenidünya, gül, Şam kayısısı, sümbül, misket elması, bergamut tatlısı, frenk eriği.

Şurupların envâ'ı (çeşidi). Ahududu, menekşe frenk üzümü, kayısı, mandalina, ceviz filizi, amber, ekşinar, vanilya, tarçın, portakal, şeftali, turunç, hummâz, koruk, bergamut, demirhindi, gelincik, İstanbul çileği, limon, vişne, kızılcık, gül, mersin, böğürtlen, ancelika, nane, çilek, badem, radem, ravend-i çînî.

Şerbetlerin envâ'ı. Menekşe, portakal, bergamut, gül, limon.

1901'lerde yapılan bu reçel, şerbet ve şurupların kimi adlarına 1844 yılında Mehmet Kâmil tarafından yayımlanan ilk yemek kitabımız olan Melceü't-tabbâhîn'de 12. fasıl olan kahveden evvel tenâvül olunacak hulviyyât ve meşrubât adı altında rastlanmaktadır.

 

1844 yılından 1901 yılına kadar geçen yarım asır içinde bu reçel ve içeceklerin çeşitlerinin ne denli arttığını görmek açısından bu kısımdaki şurup ve tatlılar aşağıya alındı: Ayva murabbası, nev-i diğer (yani Ayva murabbasının yapılışının bir başka şekilde yapılışı), Gülbeşeker şemsiyyesi, Râhatü'l-hulkum, âdi sade şurup, nev-i diğer, menekşe şurubu, menekşe şerbeti, sikencebin, badem, limon, çilek, demirhindi şurupları, kabakoruk tatlısı, frenk üzümü tatlısı, gülşurubu, gülbeşeker, vişne tatlısı.

Evliya Çelebi Seyahat-nâmesi'nde ise çok çeşitli şerbetlere rastlanır: Arnavut Kasım şerbeti, baharlı şerbet, Atina balı şerbeti, cüllâb şerbet, tarçın hacı şerbeti, imam şerbeti, karanfilli gül şerbeti, karanfilli üzüm şerbeti, tiryaki şerbeti, menekşe şerbeti.

Dinî bayramlar dışında mutfağın kullanımı gündelik hayat ve evlenme ve sünnet düğünlerinde ve özel ziyafetlerde büyük bir artış gösterir; her şey, planlı ve özenli bir biçimde hazırlanırdı.

Ramazan ayı, Türkler için çok önemli ve kutsal aydır. On bir ayın sultanı olarak adlandırılan Ramazan'da iftar ve sahur olmak üzere iki kez yemek yenir. Bütün bir ay boyunca ve bayram dahil mutfak devamlı devrededir. Osmanlı döneminde halkın, sarayın ve tekkelerin imaretlerin yemek çeşidi artar. Bugün için de Ramazan yiyecek-içecek açısından tüketim ayıdır. Ramazan öncesi alınan iftariyeler, börek ve tatlılar için yapılan yufkalar, kuru yemişler, hoşaflık malzeme, Ramazan mevsimine göre insanın canının isteyebileceği her şey hazırlanır. Özellikle evdeki bütün bakır kaplar kalaylanır ve Ramazan beklenirdi.

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: