Çağımızın en önemli sorunlarından biri olan sağlıklı beslenme, teknolojinin getirdiği yaşam şekliyle ayaküstü beslenmelerin ağırlık kazanmasının ardından beslenme şeklimizin değişmesi ile sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına da sebep olurken, diyetisyenlerin kapılarında da uzun kuyrukların oluşmasına sebep oluyor.
Kendimizi mutlu edecek yiyecekler tüketmek, doğru gıdaları tercih etmek, 'Azı karar çoğu zarar' mantığını aklımızdan çıkarmadan yemek yemek ideal kiloya ulaşmada ve o kilo da kalmada son derece etkili.
Ancak bazı durumlarda profesyonel destek de almaya ihtiyaç duyuluyor. Bu seferde ortaya farklı farklı söylemlerde bulunan, farklı farklı diyet programları çıkaran birinin 'ye' dediğine diğerinin 'yeme' dediği diyetisyenler çıkıyor. Tabi bu profesyonel desteğe başvuranların tamamı program sonrası mutlu ayrılmıyor. Burada da uygulanan yöntemin de kusuru olduğu ortaya çıkarken, kişinin anatomik yapısı da sorgulanıyor.
Peki, küreselleşen dünyada yaygınlaşan fast food kültürü ile birlikte hızla artan obez insan sayısına çözüm üretmek için ardı ardına tabelaları çoğalan diyetisyenler nasıl besleniyor?
Sağlıklı beslenmemiz için neler yememiz, nelerden kaçınmamız gerektiğini söyleyen diyetisyenlerin, hiç kaçamak yapmadıklarını, hep kalorili yiyeceklerden uzak durduklarını, düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
İşte Türkiye'nin ünlü iki diyetisyenin beslenme şekli;
DEDİĞİMİ DE YAP YAPTIĞIMI DA YAP
Kendi metotlarını önce kendi üstünde deneyen, dediğimi yap yaptığımı da yap diyen diyetisyenlerden olduğunu söyleyen Beslenme Uzmanı ve Diyetisyen Taylan Kümeli, "Sürekli olarak klinik takibimi yaparım, seyahatlerde danışanlarıma da önerdiğim şekilde beslenirim, dışarı çıktığımızda dikkat edilebilecek maksimum seviyede dikkat ederim, evde hazırlanan yemekleri ya da iş yerinde tükettiklerimi de bu metotlar ekseninde yapılandırırım. Öğünlerimin içeriği her gün değişiyor, değişiyor ki, ihtiyacım olan besin gruplarını alabileyim. Ancak değişmeyen yegâne şey içtiğim su... O bile mevsimine göre, limon, nane ya da tarçın ve zencefille zenginleştirilmiştir." dedi.
Ara öğünlerin de genellikle kuru meyveler ve zencefil tercih ettiğini söyleyen Kümeli, sözlerine şöyle devam etti, "Arabamda, cebimde, ofisteki masamda da kuru meyveler bulunuyor. Bazen de lifli bisküviler ya da taze meyveler de olabiliyor. Buzdolabımda mutlaka Zencefil, elma, limon, lor peyniri, yumurta bulunur. Kendimi ödüllendirmek istediğimde bunu bir aile kahvaltısıyla yapıyorum yine de sofrada şarküteri ürünleri bulundurmuyorum. Dışarıda yemek yerken Örneğin öğle yemeği için dışarıdaysam sabah yediğim ve akşam yiyeceğim tabaklar belirleyici etken olacak o yemeğin bana zararı ya da faydasına... Kesinlikle katı olmamakla birlikte, aşırı yağlı ve yoğun soslu şeylerden kaçınmaya, garnitür tarzındaki yüksek kalorili ve işlenmiş unsurlar içerek gıdalardan uzak durmaya çalışırım. Yaz kış yürüyüş ve yüzme yaparım. Eğer diyetisyen olmasaydım Çocukluğumdan itibaren getirdiğim alışkanlıklarımı ve beğenilerimi uygulamaya devam ederdim ve bu sayede soframdan sebzeler, ızgaralar eksik olmazdı. Yine hamur işlerinden ve yağlardan uzak dururdum diye düşünüyorum çünkü sevmem." dedi.
BANYODA BASKÜL KULLANMAKTANSA MUTFAKTA TARTI KULLANIN
Beslenmenin pek çok hastalıkla ilintisi olduğunu banyoda baskül kullanmaktansa mutfakta tartı kullanmanın daha sağlıklı olacağını savunan Diyetisyen Turgay Köse; "Hangi besinin ne kadar enerji verdiğini ve besin öğesi içerdiğini yıllar içerisinde edindiğim deneyimlerle göz kararı hesaplayabilir hale geldim. O nedenle sürekli olarak bilinçli tercihler yapmaya gayret ediyorum." dedi.
Kilo ve boyun birbiriyle orantılı olması gerektiğini, bu konuda en sık kullanılan formül beden kitle indeksi olarak tanımlandığını söyleyen Köse, "Vücut ağırlığının, boy uzunluğunun karesine bölünmesi ile elde edilen bu değer ortalama olarak 20 - 25 arasında olmalıdır. 67.9 kg - 1.77 m boy uzunluğum olduğu düşünülürse 21,7 kg/m² değeri boy uzunluğuma göre vücut ağırlığımın gayet iyi bir aralıkta olduğunu göstermektedir. Hatta vücudumda 11,8 kg (%17,4 oranında) yağ olduğu ve %15 - 20 arası olması gerektiği göz önüne alınırsa vücut bileşimimin istenen referans değerlerde olduğu görülmektedir. Yaklaşık 14 yıldır elde ettiğim bu değerleri korumaktayım
Bazen kaçamaklarım oluyor; ama bazen! Her zaman için tüketim sıklığı ve miktarının önemli olduğu kanaatindeyim. O nedenle bir gün biraz kaçırırsam ekstradan spor yaparak veya bir sonraki öğünü kısıtlayarak o dengeli kurmaya çalışıyorum. Her gün 1 adet yumurta yemeye çalışırım. Aksi takdirde vücudumda bir eksiklik hissetmekteyim. Her ana öğünde süt ürünü (yoğurt, ayran veya cacık) tüketmeye çalışırım. Bunun dışında kahvaltıda ekmek, öğlen ve/veya akşam makarna yemeye çalışırım." dedi.
Ara öğünlerinin Taze meyve, meyveli yoğurt, süt, ayran, light peynir ve esmer ekmek / bol tahıllı simit ya da kuru meyve, yanında da yağlı tohum (kuruyemiş), fındık, üzüm, ceviz, incir, badem ve kayısı olduğunu söyleyen Köse gün içinde yaptığı kaçamaklarla devam etti.
"Makarna, köfte ve balık en sevdiğim yemeklerin başında gelir. Karnım tok iken bile yiyebilirim. Aşure tatlısına hayır demem neredeyse imkânsızdır. Ancak imkânsız diye bir şey yoktur. İrademi test etmek için şeker ve şeker içeren hiçbir besini tüketmeme kararı aldığım bir dönemde aşure gününü hiç hesaba katmamıştım. Annemin hazırladığı o güzelim aşureyi elimin tersiyle ittiğim o gün kendimi frenleyebilme konusunda ne kadar başarılı olduğumu gördüm. İrademe çok güvenirim. İnsan ölüme bile alışıyor maalesef. O nedenle fedakârlıkta bulunmak gerekiyorsa bu konuda kendime çok güveniyorum. Bazen kuruyemişlerde abartıyorum. Tatlı, kızartma olsa da yesem demem ancak gerçekten vücudum isterse o sese kulak veririm. Kendimi bazen kocaman bir tabak makarnayla bile ödüllendirebilirim." dedi.
Eğer diyetisyen olmasaydı kesinlikle 100 kilo olarak hayatına devam edeceğini söyleyen Köse;" "Can boğazdan gelir, bir kere gelmişiz dünyaya" düşüncesine sahip olurdum herhalde. Çok net bir ifade ile yaklaşık olarak 100 kg olmuştum. Üniversitede aynı evi paylaştığım 2 ev arkadaşım ile aynı bedene sahiptik. İlk senenin sonunda ortalama 10'ar kilo almıştık ki, ben bu kötü gidişata son vermek istedim ve sağlıklı yolu seçtim. Mum dibine ışık vermezmiş. Onlar yaklaşık olarak 100 kilo civarındalar, yani bana kıyasla her saniye fazladan 30 kg yük taşıyorlar hem de 14 senedir. O nedenle başta sağlık olmak üzere sayısız yarar sağladığı için mesleğimi çok seviyorum ve tekrar dünyaya gelsem yine diyetisyen olmak isterdim diyorum." dedi.
Kaynak: Haber7