
Türkiye’de açıkta denetimsiz satılan sütlerin bakteri yuvası olduğuna dikkat çeken Prof.Dr. Özer, “Avrupa Birliği ülkelerinde sanayiden geçen süt miktarı üretimin yüzde 97’sine karşılık gelirken, bu değer ülkemizde yalnızca yüzde 27 dolayındadır. Geri kalan süt ya küçük işletmeler tarafından kullanılmak ya da sokak sütü olarak satılmakta veya çiftlik ölçeğinde değerlendirilmektedir” dedi. Bu durumun haksız rekabetin yanı sıra, halk sağlığı açısından sorunlara yolaçtığını belirten Prof.Dr. Özer, Türkiye'de üretilen çiğ sütün önemli bir miktarının ilgili gıda kodeksi ya da standartlara aykırı olduğunu söyledi. Prof.Dr. Özer, “Dışkı kökenli bulaşmanın bir indikatörü olan bakterilerin sayısı standart limitlerin bin ve 10 bin katı daha fazla çıkmaktadır. UHT sütlerin aksine, yoğurt ve peynir gibi ürünlere raf ömrünü uzatmak amacıyla koruyucu madde katımı kontrolsüz işletmelerce yaygın bir uygulamadır. Yasal olarak kullanımı yasaklanmasına karşın nitrat, kloramfenikol, antibiyotik ve antimikrobiyel maddelerin kullanımı bilinen bir gerçektir” diye konuştu.
BİBERONDA TEHLİKE
Plastik biberonlarının yapısında ‘Bisfenil A’ adı verilen bir bileşiğin zararlı etkilerinin net olarak ortaya konulduğunu söyleyen Prof.Dr. Özer, şöyle konuştu:“Bu nedenle bebek biberonlarının seçiminde sertifikalı ve CE belgeli ürünlerin tercih edilmesi önem taşımaktadır. Damacana su şişelerinde de benzer sorunun olduğu yoğun bir şekilde tartışılmaktadır. Ancak, 2'nci Gıda Güvenliği Kongresi sırasında sunulan bilimsel bulgular doğrultusunda bir bebeğin zararlı dozda ‘Bisfenil A’ alması için damacana sulardan günde litrelerce içmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Burada temel sorun bilimsel konularda yeterli derinlikte bilgi sahibi olmayan ancak adlarının önünde akademik unvanlar bulunan kişilerin yarattığı bilgi kirliliğidir. Örneğin, bir tıp doktoru pastörize süt yerine çiğ süt içilmeli derken, bu sözün ne anlam taşıdığını iki kere düşünmelidir. Benzer şekilde, pastörize sütten yoğurt yapıldığında besin değerinin azaldığını belirten ve bu nedenle çiğ sütten yapılan yoğurtların yenmesini tavsiye eden, ya da sokak sütlerini doğal ve hatta organik olarak niteleyen kişilerin basında boy göstermesi sorunları içinden çıkılmaz hale getirmektedir.”
Prof.Dr. Özer, 2002 yılında gıdaların işlenmesi sırasında oluşan ve ‘Akrilamid’ adı verilen kanserojenik riski yüksek bir kimyasal bileşiğin tespit edildiğini belirterek, “Kimyasal bileşiğin varlığı önemli ve acil önlem alınması gereken bir sorun olarak değerlendirilmektedir. Yüksek ısıl işlem sonunda et, süt ve unlu ürünlerde oluşan akrilamid bileşiklerinin olumsuz etkilerini azaltabilmek için çalışmalar yoğun olarak yürütülmektedir. Bu noktada alınması gereken birincil önlemler arasında kararmaya yüz tutan gıdaların ekmeğin kıtır kısmı, mangalda çok pişmiş et, uzun süreli yüksek ısıl işlem uygulanmış süt tozu ve bebek mamalarının tüketiminden kaçınılması gerekmektedir” dedi.






























Fuat Bayramoğlu
LİDERİ YENMEK, GALİBİYETLERİN EN GÜZELİ
Fatma Marmara
CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI KUTLU OLSUN
Mehmet İşgörücü
YÜZÜNCÜ YILDA BOLU’DA TİYATRO
Ayşe KUDU
BİLİNÇALTIMIZIN TRAFİK HALİ
Duygu Güler
HOŞGELDİN ATAM
Hikmet Baydar
DÖVİZDE SON DURUM..
Tahir Semih Özçelik
VİZYON VE İNOVASYON
Rahmi Tamer Özçelik
PİŞMANLIK
Genc-i Nihan
GLOBALLEŞEN DÜNYADA NORMALLEŞEN TERİM ‘FAİZ’
Ekrem Çetinkaya
YATA YATA
Fevzi Saçlı
ÇÖPE ATILMA KORKUSU SARDI BENİ
Kemal Bilsel Sarısözen
MAKULU GÖREMEYEN DÜŞÜNCENİN,NE ÖNÜNDEN, NE DE ARKASINDAN GİDİLİR
Mehmet Korkusuz
KORKUSUZ YORUM
Fatma Kubilay
TÜRKMENLER’İ YALNIZ BIRAKMAYALIM….
M. Cengiz Poyraz
MİRAP MI, SAHNE Mİ? CÜBBE Mİ, KOSTÜM MÜ ?
Ebru Eyvazoğlu
AK PARTİ, CEMAAT VE BİZ
Dr.Ahsen SAÇLI
ENERJİDE TOPLUMSAL MALİYET
Murat Çelik
Bolu’nun şovmen vekilleri!