• resmi ilanlar

Savaş alanı gibiydi

07/02/2011 19:18

Savaş alanı gibiydi KESK, DİSK, TTB, TMMOB’un Ankara’da düzenlediği Torba Yasa Protestosu’na polis damgasını vurdu. Bo...

Savaş alanı gibiydi

 

KESK, DİSK, TTB, TMMOB’un Ankara’da düzenlediği Torba Yasa Protestosu’na polis damgasını vurdu. Bolu’dan da çok sayıda sendikalının gittiği protestoda polis eylemcilere; cop, biber gazı ve tazyikli suyla karşılık verdi.

 

Torba Yasa’yı protesto etmek üzere Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya giden sivil toplum örgütleri, polis copu ve tazyikli suyla karşılaştılar. Eksi 7 derece sıcaklıkta üzerlerine su fışkırtılarak dağıtılmak istenilen topluluktan Bolu’dan gidenler de vardı. KESK, DİSK ve TMMOB’un Bolu temsilcilikleri, önceki günlerde Ankara’da TBMM önünde Torba Yasa’yı protesto edeceklerini ve gitmek için de Bolu’dan araç kaldıracaklarını duyurmuştu. 3 Şubat’ta toplanıp Bolu’dan Ankara’ya giden sendikalılar, Ankara’da polis engeline takıldılar. 81 ilden gelen memur, doktor, mühendis, öğrenciler, kadınlar ve emekliler soğuk havaya rağmen polisin sıktığı tazyikli su, biber gazı ve coplarla yüz yüze geldiler.

“Kahire’den beterdi”

Ankara’da yaşanan olayı değerlendiren Emek Partisi (EMEP) Bolu İl Başkanı Sedat Bayram, “Ankara savaş alanı gibiydi” dedi. Kızılay ve etrafında emniyet güçlerinin, sadece eyleme katılanları değil, sokağa çıkan, hatta evlerinde oturan halkı bile taciz ettiğini ileri süren Sedat Bayram; “Gün boyu kent merkezine çıkan bütün yolları ve sokakları polis ordusuyla işgal eden emniyet, kentin merkezini biber gazına boğarak, emekçilere gaz, su ve copla vahşice saldırarak, son günlerin Kahire’sini bile aşan bir terör uyguladı” dedi.

Bir yandan işçiler öldü

Kızılay ve çevresinde “torba yasaya” karşı emekçilerin “Hayır” sesi yükselirken, OSTİM’den art arda “patlama” ve işçilerin ölüm haberlerinin gelmeye başlandığını kaydeden Emek Partisi (EMEP) Bolu İl Başkanı Sedat Bayram, şunları söyledi: “İlk patlama OSTİM’de Uzayçağı Caddesi’nde 70 kişinin çalıştığı Özkanlar Hidrolik Makine Sanayi fabrikasında “oksijen tüpü patlaması”yla gerçekleşti. İkinci patlama ise yine OSTİM’de, tiner ve otomobil boyası imal eden bir torna atölyesindeydi. Ve yine sanayi tüpü patlaması sonucu 11 işçi ölmüştü. Tiner ve boya gibi, imalatı sıkı izne bağlı son derece tehlikeli maddeler imal ediliyor ama ruhsatına göre torna atölyesi! Yani kaçak imalat!

Peki, ilk patlamanın olduğu yer mi? Yani “Jeneratör fabrikası” mı? Çalışma Bakanı Dinçer’in alelacele yaptığı açıklamaya göre bu “fabrikanın” hiç ruhsatı yok! Bu durum; o bıyıklı sakallı profesörlerin, meydanlarda hak-hukuk nutku atan politika erbabının; ‘İşçi maliyetleri yükseltilmemeli. Çin gibi çalışmalıyız. İşverenlerimizin yatırım şevkini kırmayalım!’ gibi süslü laflarla ifade ettikleri ekonomik politikanın çok bilinçli uygulanmasıdır. Ve bu politikanın vardığı sınırsız sömürü, kayıt dışılığa kadar vardırılmış bir esnek çalışma böyle olur. Ankara’da Perşembe günü yaşananlar, birbirinden tamamen farklı iki olay gibi görünürse de aslında tek bir olaydır. Kâr hırsı, bu hırsı daha da kışkırtan ekonomi politikalarının gelip dayandığı yer! Ya da şöyle ifade edilebilir: Bu tablo, bu politikalar, isyan edenlerin emniyet güçlerini terörüyle ezilip susturulmak istenmesi; bu politikalara boyun eğenlerin de bedeli canlarıyla ödemesinin tablosudur”

Erdoğan’la Mübarek arasındaki fark

Yaşanan bu iki olayın bir madalyonun iki yüzü olduğuna vurgu yapan Sedat Bayram, emek düşmanlığının, perşembe günü Ankara’da çok trajik ama aynı zamanda çarpıcı biçimde gözler önüne serildiğini de sözlerine ekledi. Türk-İş’in üst yönetiminin ve diğer pek çok sendika merkezinin Kızılay’daki saldırı ve OSTİM’deki toplu iş cinayetlerine ne diyeceklerini merak ettiklerini belirten Bayram; “Bir merakımız da bunca olandan sonra Erdoğan’la Mübarek’in ne farkının olduğudur? İlla bir fark varsa bizimkinin fazlası var gibi” diyerek sözlerini tamamladı.

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: