• resmi ilanlar

ÇATI SANIKLARI YARGILANIYOR (7)

12/07/2017 11:00

FETÖ'CÜLERİN BİNASINI 1.2 TİRLYONA SATIN ALMIŞ *Geçen yıl evlendiği salonda bu yıl eşiyle beraber terörist olarak yargılandığını söyleyen ve FETÖ'nün küçük bölgecisi olduğu iddiasıyla yargılanmaya başlayan Hayrullah Deniz, “Ben tutuklandıktan sonra eşim bir şirkette çalışarak iaşemizi sağlamaya başladı. Ama bu durum engellenmek için o da tutuklandı. Eşimin tek suçu benimle evli olmasıdır” dedi. *Firari Suat Türkoğlu'nun babası Diş Hekimi İbrahim Türkoğlu da Polat A.Ş.'ye ait binayı 1.2 trilyona satın aldığını doğrularken, “Oğlum Suat bana satışa çıkan yurt binasından bahsetti. Müteahhit de buranın yıkılarak başka bina yapılması durumunda karlı bir alışveriş olacağını söyledi. O nedenle yurdu almaya karar verdim” şeklinde ifade verdi.  

Haber: Ebru EYVAZOĞLU

 

Bolu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen 64'ü tutuklu, 55'i tutuksuz ve 26'sı firari olan 145 sanığın yargılanmasına Karaçayır'da Nikah Salonu'nda devam ediliyor. Sabahtan yapılan duruşmada 3 sanığın ifadeleri alındı.

 

 

 

Hayrullah Deniz

 

İlk olarak ifade veren Hayrullah Deniz “Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Darbe girişimini lanetliyorum. Böyle bir olayı tasvip etmiyorum. Terör nedeniyle Van'daki düzenini bozup gelen bir ailenin çocuğuyum. Darbe girişiminden sonra hayatım altüst oldu. Tabiri caizse asıl darbe bana yapıldı.

 

15 Temmuz'dan sonra sağlıksız şartlarda gözaltında kaldım. Sunulan iddianamede yazan delilerin çoğu olmadığı halde sorguya sevk edildim. Adli kontrol şartıyla serbest kaldım. Fakat aleyhe gelişen bir durum olmamasına rağmen tekrar yapılan arama ile tutuklandım. Bu tutuklamadan sonra anladığım kadarıyla bizlerin adil yargılamanın olmadığı, devlete küstürülmek istendiğini öğrendim. Ancak devletime, milletime hiçbir zaman güvenimi kaybetmeyeceğimi belirtmek isterim.

 

“DEVLET VATANDAŞLARINA TUZAK VE PUSU KURMUŞ OLMUYOR MU?”

 

Hakkımdaki soruşturmanın 15 Temmuz öncesi başlatıldığı görülmektedir. Tutuklanmamı gerektiren deliller bu tarihten önce mevcutsa niçin 15 Temmuz tarihi beklendiği anlaşılamamaktadır? Eşim ve benim üzerime atılan bu itham bize yakışmaz. Örgüt üyeliği suçlamasının olabilmesi için cebir ve şiddet içeren bir eylem içermesi gerekir. Ama iddianamede bu yönde bir eylemden bulunmamaktadır. Ben sadece bir şirkette hizmet sözleşmesiyle çalıştım. Bir şirkette çalışmak nasıl bir suç olabiliyor anlamıyorum. Bir dernekte üye olduğum, bir bankaya para yatırdığım için daha fazla suçlu olmak istemiyorum. Bu şekilde devlet vatandaşlarına tuzak ve pusu kurmuş olmuyor mu? Benim çalıştığım şirketten 2015 Haziran'da ayrıldığım sabit olmasına rağmen 2011-2015 yılları arasında çalıştığım süre nasıl suça temel oluyor anlamıyorum. Benim üzerimde bir oyun oynandığını ve benim kaybeden olarak önceden belirlendiğimi düşünüyorum. Hakkımdaki suçlamayı kabul etmiyorum.

 

“EŞİMİN TEK SUÇU BENİMLE EVLİ OLMASI”

 

Ben tutuklandıktan sonra eşim bir şirkette çalışarak iaşemizi sağlamaya başladı. Ama bu durum engellenmek için o da tutuklandı. Eşimin tek suçu benimle evli olmasıdır. Bir yıl önce hayatımızı birleştirdiğimiz bu salonda bugün terörist olarak yargılanıyoruz. Bu durumun AİHM'de geçen sivil ölüm olduğunu düşünüyorum. Bizim yaşamak adına gerekli olan tüm hayat damarlarımızı kesme anlamına gelen böyle bir davranışı kabul etmediğimi belirtmek isterim.

 

“BEYANLARIN KOLLUĞUN YÖNLENDİRMESİYLE VERİLDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM”

 

Emrah Çangaya beni sadece muhasebe elemanı olarak tanıdığını söylemiştir. Aleyhe beyanları kabul etmiyorum. Örgütsel bir faaliyete katılmadığımı da huzurda ifade etmiştir. Önceki beyanlarını kabul etmiyorum. Ayhan Demirci, Onur Kıraç, Mazlum Zal isimli şahısları tanımam. Beyanlarını kabul etmiyorum. Ertuğrul Fatih Tıraş benim ev arkadaşımdır. Ben evlenip yeni bir konut edinene kadar birlikte kaldık. Aleyhime beyanlarda bulunduğunu görünce oldukça şaşırdım. Önceki celselerde bu beyanlarını düzeltti. Bu sebeple aleyhe beyanların soruşturma aşamasında baskı altında ve kolluk zoruyla alındığını düşünüyorum. Serkan Özmarka isimli şahsı da doğrudan tanımam. Bankadan plaket aldığım iddiası kesinlikle doğru değildir. Hasan Umur ve Hasan Erdoğan hakkında da benzer beyanları bulunduğu fakat adı geçen kişilerin bankada hesaplarının dahi bulunmadığı ortaya çıkmıştır. Beyanların kolluğun yönlendirmesiyle verildiğini düşünüyorum. Beyanlarına talep edilmemesini istiyorum.

 

“SUÇLAMA KONU OLABİLECEK BANKA İŞLEMİM YOK”

 

2011'de Bankasyada bir hesap açtırmıştım. O dönemde şirketteki işime yeni başlamıştım. Maaş hesabı olarak açılmıştı. İşe başladığım tarihle hesap tarihi uyumludur. Benim suçlamaya konu edilebilecek bir bankacılık işlemim olmadığı görülecektir. Örgütün talimatı ve yönlendirmesi doğrultusunda mevduat artışı yapmış değilim. 2014 sonunda mevduat artışı da maaşımızın şirketin maddi sıkıntısı nedeniyle toplu halde yatırılmış olabileceğinden olduğunu düşünüyorum. Masak raporunda şüpheli işlemde adı geçen şahsın kim olduğunu hatırlamıyorum. Paranın hangi amaçla transfer edildiğini de bilmiyorum. İşlem suçlama için milat kabul edilen tarihten önceye denk gelmektedir. Bunun aleyhime kullanılması da doğru değildir.

 

Zaman Gazetesi ve Sızıntı Dergisine aboneliğim bulunmamaktadır. Abonelik kayıtlarının kim tarafından oluşturulduğunu bilmiyorum adres ve telefon bilgileri bana ait değildir. Böyle bir aboneliğim hiçbir zaman olmadı.

 

“OYUN OYNAMAK VE SPOR İÇİN DERNEĞE ÜYE OLDUM”

 

Doruk Akademi isimli derneğe imkanlarından istifade edebilmek için üye oldum. Masa tenisi, bilgisayar oyunu gibi imkanlar sunmaktaydı. Dernekler masasına kayıtlı resmi bir kuruluş olması nedeniyle bir gün aleyhime delil olarak kullanılabileceğini düşünmedim. Eşimin derneğe herhangi bir üyeliği bulunmamaktadır. Bu durumun suçlamaya dayanak yapılmasını kabul etmiyorum.

 

“BYLOCK İSMİNİ İLK KEZ CEZAEVİNDE DUYDUM”

 

Bylock isimli haberleşme programını ilk defa cezaevinde duydum. Eğer gizemli bir haberleşme programı olduğunu duysaydım mutlaka indirirdim. İlk tutuklandığımda bu yönde bir suçlamada bulunulmadı. Daha sonra böyle bir tespitin yapıldığı söylendi. Fakat hattın takılı olduğu iki cihazın imei numaraları son iki hanesine kadar benzer olduğunu gördüm. Böyle bir şeyin olması mümkün değildir. Telefonların imei numaralarının 35 ile başladığı bilinmektedir. Fakat tespitte konu edilen bir imei numarasının 99 ile başladığı görülmektedir. Bunun hatalı olduğunu ve itibar edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Mahkemenin bu delilin hükme esas alınıp alınmayacağını değerlendirileceğini düşünüyorum.

 

“YAPILAN ARAMA HUKUKA AYKIRIDIR”

 

Arama sonunda ele geçirilen bir takım materyallerin hakkımdaki suçlamaya delil yapıldığını görmekteyim. Ele geçirilen kitaplar, Ertuğrul Fatih Tıraş'la birlikte kaldığım evde ele geçirilmiştir. Ertuğrul ben ayrıldıktan sonra aynı binada başka daireye taşınmıştı. Yapılan aramanın hukuka aykırı olduğunu düşünüyorum. Arama kararının savcılıkça verildiği ortadadır. Arama yapılan yerde ben ve Ertuğrul oturmadığı halde aramanın icra edildiği sabittir. Ben evlendikten sonra şahsi eşyalarımı alıp oradan ayrılmıştım. Bu durumun aleyhime kullanılmasını kabul etmemekteyim. Kaldı ki Kültür Bakanlığı onayı ile yayınlanan kitapların suçlamaya delil yapılması olanaklı değildir. Cezaevine girince elimize verilen kütüphane listesinde bu kitapların bir kısmının mevcut olduğunu gördük. Ben yargılama öncesi savunma yapma taraftarı değildim. Ama yapılan telkinlerle herkesin kendi işini yaptığı düşüncesiyle savunma yapmaya karar verdim. Suçlamayı kabul etmiyorum. Beraatimi talep ediyorum.

 

“EVLENİRKEN DOĞU'DAKİ GELENEKLER DOĞRULTUSUNDA ZARFA 1 DOLAR KONULUP BİZE VERİLDİ”

 

Evde bulunan 1 dolarla ilgili olarak Hayrullah Deniz, “Elimde yalnızca 1 dolar değil, başkaca döviz de bulunmaktaydı. Yeni evlendiğimiz için Doğu'daki gelenekler doğrultusunda bu paralar zarfa konulup bize verilmişti. Fakat bu paralardan yalnızca 1 dolar seçilerek tutanağa bağlanmış. Örgütsel bir anlamı bulunmamaktadır. Suçlamayı kabul etmiyorum” dedi.  

 

Şule Eğitim Vakfı'na 500 TL'lik bir bağış yaptığı ile ilgili olarak da “Ben birçok vakfa ve derneğe bağış yaptım. Ama Şule Eğitim Vakfı isimli kuruluşa bir bağışımın olduğunu hatırlamıyorum. Niçin böyle bir bağış makbuzunun tanzim edildiğini bilemiyorum” dedi.

 

 

 

Hayrullah Konuk

 

Cezaevinde zor şartlar yaşadığını ve yaşı itibariyle sağlık sorunları çektiğini belirten Hayrullah Konuk, “Suçlamayı kabul etmiyorum. İşitme problemi yaşamaktayım. Soruşturma aşamasında bu yüzden savcılık makamında sıkıntılı bir durum yaşadım. Aynı durumu yaşamamak adına başlangıçta bu hususu belirtmek ister.

 

“ŞULE EĞİTİM VAKFI'NI BEN KURDUM”

 

Ben uzun süre İçişleri Bakanlığı emrinde çalıştıktan sonra bayrağını, vatanını seven biri olarak emekli oldum. 28 yıl boyunca vatanıma gururla hizmet ettim. Tek çocuğumuz olan oğlum 1995 yılında vefat etti. Hem emekli maaşımı hak edebilmek, hem de gençler için bir şeyler yapabilmek için 1995 yılında Şule Eğitim Vakfı'nı kurdum. Vakıf için iki dönümlük bir tarla bağışladım. 15 Temmuz sonrasında evimden gözaltına alınıp sağlıksız şartlarda gözaltında tutuldum. Önce serbest kaldım sonra Savcılığın itirazı ile cezaevine konuldum. 08.06.20017'de ameliyat geçirdim. Hastalığımın seyri cezaevi şartlarında sıkıntılı ilerliyor. Yaşım nedeniyle cezaevi koşullarından da olumsuz etkilenmekteyim.

 

“BEN VAKFIN MÜTEVELLİ ÜYESİYİM”

 

Kadir Şanlı isimli şahsı Asya Termal'e götürdüğüme yönelik iddia doğru değil. Bunun için benim maddi bir gücümün olması gerekmektedir. Halbuki şahsın konaklama imkanını çekecek gücüm yoktur. Aracım bile yoktur. Serkan Özmarka ile bir diyaloğum yoktur. Kendisinden kurban istediğime yönelik iddia doğru değildir. Hayatı boyunca kendisi için tek bir kurban kesmemiş biri için kurban istemem doğru değildir. Sadi Yıldız'ı tanırım, Yıldız Otelin sahibidir. Şule Eğitim Vakfı'nın mütevelli toplantısını orda yaptığımız oldu. Benim de mütevellilerinden olduğumu söylemiş. Bu sözden kastının vakfın mütevellisi olduğunu düşünüyorum. Savaş Yıldız da Sadi beyin oğludur. Onun da babası ile benzer beyanda olduğunu düşünüyorum. Benim örgütün il mütevellilerinden olduğuma yönelik beyanları kabul etmiyorum. Necati Durukan isimli şahsı tanımam. Beyanlarını kabul etmemekteyim.

 

“BANKASYA'NIN BOLU'DA ŞUBESİ YOKKEN HESAP AÇTIRDIM”

 

Ben 1997'den beri hesaplarımı dini hassasiyetim nedeniyle katılım bankasında tutarım. Paramı da sağlam ve milli bir banka olduğu için oraya atmıştım. O dönem Bolu'da şubesi dahi bulunmamaktaydı. Bolu'da şubesi açıldıktan sonra temassız kredi kartı için bankaya gittiğimde maaşımı da bankaya taşıyabileceğim söylendi. Ben de taşıdım. Daha sonra maaşımın katılım hesabına aktarılmasını teklif ettiler. Bankanın finansal olarak desteklenmesi amacıyla yöneltilen bir talimat ile desteklediğimi kabul etmiyorum.

 

“EVDEN CAMİYE, CAMİDEN EVE GİDEN İNSANIM”

 

Dini sohbet toplantılara katıldığım iddiası doğru değildir. Yaşım gereği evden camiye, camiden eve giden insanım. Yaşım gereği sıcak ve soğuktan kolay etkilenirim. Bir sohbete gidip dinleme imkanım işitme kaybım nedeniyle yoktur.

 

“ÖRGÜTSEL BİR FAALİYET İCRA EDİLMEDİ”

 

Bir takım dernek ve vakıflara üye olduğum iddiasını açıklamak isterim. Şule Eğitim Vakfını kurup uzun süre başkanlık yaptığım doğrudur. Abant Çalışanlar Derneği ile hiçbir irtibatım yoktur. Başkanını, üyelerini tanımam. Ben herhangi bir üyelik yapmadım. Üye formundaki imza bana ait. Ama ne ara üye oldum bilmiyorum. Doğrudan bir bağım olmadı. Kimse Yok mu Derneği'ne bilgim dışında üye yapıldığımı öğrenmiştim. İstifa edip ayrıldım, faaliyetine iştirak etmedim. Bolu İdareciler Derneği'ne kendi rızamla üye oldum. Benim çalıştığım alanla ilgili faaliyet icra ettiği için üye oldum. Örgütsel bir faaliyet kesinlikle icra edilmedi. Bunun aleyhime kullanılmasını kabul etmiyorum.

 

Benim Zaman Gazetesine bir aboneliğim kesinlikle bulunmamaktadır. Sızıntı Dergisine ilişkin abonelik çıktısını dayanak olarak gördüm. Fakat benim böyle bir aboneliğim de bulunmamaktadır. Üzerinde imza bulunmayan ekran çıktısını kabul etmiyorum. Bu durumun aleyhime kullanılmasına rızam yoktur.

 

“OKTAY GÜNEŞ ELİMİZDE BÜYÜDÜ”

 

Sık irtibat kurduğum Oktay Güneş'i babası vasıtasıyla tanırım. Kendisi iş ve işçi bulma kurumu müdürüydü. Oktay elimizde büyüdü. İrtibatım bu sebepledir. Bu durumun örgütle ilişkilendirilmesini kabul etmiyorum. İbrahim Ergül'ün annesi benim süt ablamdır. Ben deprem sonrası yeni ev yaptığımda bana yardım etmiştir. Görüşmelerimiz akrabalık bağı nedeniyle yapılmıştır. Adnan Daylan'ı da akaryakıt istasyonundan dolayı tanırım. Zaman zaman sıkışık olduğumda borç verdiği de olmuştur. İnşaat yaparken deneyimlerinden yararlandığım olmuştur. Murat Özkan'ı üniversitede çalıştığı için bilirim. Yeğenimin diş problemi vardı. Kendisine ulaşıp fakülteden randevu için yardım istedim. Yaptığımız görüşmeler bu sebepledir. HTS kayıtlarının aleyhime kullanılmasını kabul etmemekteyim.

 

“TERMAL SU SAĞLIĞIMA İYİ GELİYOR”

 

Asya Termal'deki konaklamayı termal suyun sağlığıma iyi geldiği için yaptım. Dizlerim için zaman zaman başka yerlerde de konakladığım oldu. Bu sırada strateji toplantısı veya örgütsel bir faaliyete iştirak etmedim.

 

Ben bugüne kadar meri yasalara aykırı herhangi bir davranış sergilemedim. İki silahlı iki de postmodern darbe gördüm. Hiçbirinin de vatana, millete faydasını göremedim. Bir darbe teşebbüsü veya fikrini desteklemem olanaklı değildir. Bu yaşımda bir silahlı terörist olarak yaftalanmak onur kırıcıdır. Mahkemenin adaletli bir karar vereceğini düşünüyorum. Beraatimi istiyorum.”

 

“VAKFIN GELİRİ SAĞDAN SOLDAN TOPLANAN BAĞIŞLARDI”

 

“Şule Eğitim Vakfında kimlerle çalıştınız. Kimlerden yardım istiyordunuz. Şu vakfı açıklayın” şeklindeki soru üzerine Hayrullah Konuk, “Benim vakfa bağışladığım tarla ciddi bir gelir getirmemekteydi. Kuruluş işlemlerinin tamamlanması için gerekli sermayeyi sağlamak adına tarla devri yapıldı. Vakfın geliri sağdan soldan toplanan bağışlardı. Sonra da öğrencilere burs olarak verilirdi. Burs için ilan vermekteydik. İlandaki kriterleri taşıyan öğrenciler yönetim kurulunca seçilirdi. Vakfın yönetiminde kimlerin olduğunu hatırlamıyorum. Kimlerden düzenli bağış topladığımızı da bilemiyorum. Makbuz koçanları doğrudur. Çoğu benim olmadığım dönemde çalışanımıza bu bağışı yapmışlardır. Usulsüz bir makbuz işlemimiz yoktur.

 

 

 

İbrahim Tükoğlu

 

 

 

Diş hekimi olduğunu belirten ve firari Suat Türkoğlu'nun babası olan İbrahim Türkoğlu, “Ben zorluklar içinde eğitimimi tamamladım. Gazi Lisesi ve Erzurum Diş Hekimliği fakültesinden mezun oldum. 35 yıldır özel muayenehane işletirim. Herhangi bir suç işlemedim. Örgütlerden ve örgütsel faaliyetlerden nefret ederim. Çocuklarımı da vatanına bağlı, toplum düzenini bozacak eylem içine girmeyen, milletine hizmet bilinciyle yetiştirmeye çalıştım. Darbe ve terör örgütü üyeliği ile suçlanmayı kabul etmiyorum.

 

“SUÇLAMAYI KABUL ETMİYORUM”

 

Bankasya hesabım 1997'den beri aktiftir. Belli bir dönemden sonra örgütün yönlendirmesi doğrultusunda mevduat artışı yapmadım. Zaten hesap hareketleri incelendiğinde artış olarak görülenlerin katılım hesaplarının yeniden vadelendirilmesi ve yatırım araçlarına dönüştürülmesinden kaynaklandığı görülecektir. Bahsedilen ve çağrının yapıldığı iddia edilen tarihlere denk gelen bir artış söz konusu değildir. Suçlamayı kabul etmiyorum.

 

BAĞIŞLARIMIN BENİ KAZA VE BELADAN KORUDUĞUNU DÜŞÜNÜYORDUM”

 

Kimse Yok mu Derneğine 2 adet bağışım olduğunu kabul ediyorum. Fakat bu bağışların örgütsel bir amacı bulunmamaktadır. Tamamen insani kaygılarla bağış yaptım. O tarihte yasal olan bir derneğe yapmış olduğum bağışımın suçlamanın delili olarak kabul edilmesini doğru bulmuyorum. Elden de zaman zaman bu tarz bağışlar yaptım. Bunun beni bir takım kazalardan ve belalardan koruduğunu düşündüm. Bağış yaptığım dönemde beni motive düşünce de buydu. Başka da bir amaç gütmedim. Bu durumun suçlamaya dayanak olmasını kabul etmiyorum.

 

MÜŞTERİMİN RİCASI ÜZERİNE ÜYE OLDUM

 

Sakarya Eğitim Derneği üyeliğim olduğu doğrudur. Diş tedavisini yaptığım bir müşterimin ricası doğrultusunda üye oldum. Hiç gitmedim, yerini dahi bilmem. Aidat veya bir bağışım da olmadı. Fakat üyelik formu imzaladığımı hatırlıyorum. Faaliyet alanı konusunda bir bilgim yoktur. Beyanlarımda samimiyim.

 

3 AYLIK KİRA PARASI

 

Masak raporundaki tespitleri öğrendim. Selahattin Gümüş tarafından yapığı bildirilen EFT bir tedavinin ücretidir. Hastanın ismi de Veysi Gümüş'tü. Havaleyi yapan kişi de bu kişinin yakını olduğunu düşünüyorum. Oğullarıma yaptığım havalelerde düğün masraflarının karşılanması içindir. Polat A.Ş. tarafından 7 bin 500 TL'lik havale Polat A.Ş.'den satın aldığım yurt binasının üç aylık kira getirisidir. Toplu halde ödeme yapılmıştı. Bu ödemenin de başkaca bir amacı bulunmamaktadır.

 

POLAT A.Ş. BİNASINI 1.2 TRİLYONA SATIN ALMIŞ

 

Benim Polat A.Ş.'ye ait bir gayrimenkulü şirketin tasfiyesi esnasında muvazaalı olarak devraldığım iddia edilmektedir. Bu iddia doğru değildir. O dönemde bir gayrimenkul edinmek amacındaydım. Ankara'da asma katta bir dükkan için anlamıştım. Fakat satıcı anlaşmadan caydığı için para elimde kaldı. Oğlum Suat bana satışa çıkan yurt binasından bahsetti. Müteahhit de buranın yıkılarak başka bina yapılması durumunda karlı bir alışveriş olacağını söyledi. O nedenle yurdu almaya karar verdim. 1.2 milyon civarında bir paraya anlaştık. İşlem kesinlikle muvazaalı değildir. Gerçek bir satışla devraldım. Parayı da peyder pey banka üzerinden ödedim. Bu yöndeki iddiayı kabul etmiyorum.

 

“OKULUN ÇOCUKLARIMA KAZANDIRDIKLARINDAN MEMNUNUM”

 

Çocuklarımın Ankara'daki Samanyolu Koleji'nde eğitim aldığı doğrudur. Büyük oğlum arkadaşı nedeniyle burada eğitim görmek istedi. Okuldan memnun kaldık. Küçük oğlum da oraya gitti. Bu durumun suçlamaya dayanak yapılmasını kabul etmemekteyim. Ben bu okulun eğitim dışında çocuklarıma kazandırdıklarından memnunum. Ahlaklı bireyler olarak yetiştiler. MEB'den onaylı okullarda eğitim görmüş olmalarından dolayı örgüt üyeliği suçlamasını kabul etmiyorum.

 

Ben bir terör örgütü üyesi değilim. Beraatimi istiyorum.

 

Yurtdışı seyahatleri hakkında bilgi veren İbrahim Türkoğlu, “Yurtdışı seyahatlerine turla gittim. Bir kez Hacca, 2 kez Umreye gittim. Mısır ve Suriye'ye turistik amaçlarla gittim” dedi.

 

“BİNAYI ALIRKEN POLAT A.Ş.'YE AİT OLDUĞUNU BİLMİYORDUM”

 

Polat A.Ş.'nin binasını alırken oğlu Suat Türkoğlu'nun vekaleten işlemleri yürüttüğünü söyleyen İbrahim Türkoğlu, “Oğlumun onayı ile aldım. 1.2 milyon dolar verirken mülkiyetinin kime ait olduğunu bilmiyordum. Devir işlemlerini benim adıma oğlum Suat yapmıştı. Kendisine vekalet vermiştim. Ödemelerini ben oğlum Suat'a elden vermiştim. O da bankaya yatırmıştı. O yüzden ödemeler Suat Türkoğlu üzerinden görülmüştür. Birikimlerimi genelde gayrimenkule yatırırım. Bu taşınmazı almadan önce de birkaç gayrimenkul sattığım doğrudur. Bu tür kararları kendim verdim.  Bu hususta çocuklarıma çok danışmam. Daha çok ataerkil bir yapıdayız” dedi. 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: